03 Kasım 2020

GENÇLİK İKSİRİ

 

Nasıl da zevklidir ilişkilerin başında birbirini tanımak! Hakkında her şeyi duymak istiyorum diyen Nil şarkısı gibi olur birdenbire hayat! Sonra ortaokulda kullanmaya başladığın ilk anket defterine döner gönlünün soru listesi! Sevdiği yemekleri, filmleri, dinlediği şarkıları vs sorar, öğrendiklerini bir de onun gibi dinleyip izler, bir şekilde onu öğrenmek onu yaşamak haline bürünüverir insan! Yaştan bağımsızdır aslında bu olay! Genç âşıklar kendilerinde ki bu halin damarlarındaki taze kanın deli olmasına bağlasalar da, orta yaşlarda ve bir de aşkı yaşlılık döneminde bulmuş olanlarda da durum değişmez. Bu yüzden bir gençlik iksiridir aşk! İçeni gençleştirir, yaşayanı daha bir fazla güzelleştirir vesselam…

Aşk insanı kendiyle yüzleştirir, inceltir, empatik ve duyarlı hale getirir sırrı da burada başlar işte! Saydamlaşırsın, şeffaf ve yumuşacık olursun. Bir yandan tüm dünyaya meydan okuyacak kadar güçlüsündür bir yandan sevdiğin kaşını kaldırsa süt dökmüş kedinin can çekişme güçsüzlüğündesindir; işte bu yüzdendir dengesizlik halleri aşkın… Bir öylesindir bir böyle! Öte yandan kibrin, ukalalıkların, sert duruşlarının da yer yer sarmaşıklandığı karakterinin köklerini yerinden de söküverir. Korunmasızsındır artık!  Kalkanlarını yere indirirken, lazım olursa sonra kullanırım diye sakladığın yeri de unutuverecek kadar âşık!

Yüreğinin gökyüzündeki bulutlar pembedir ve çocuksu bir tebessüm saklar içinde! Dışarıdan bakanlar senin yerli yersiz gülüşlerinden, olanı biteni gereksiz iyileştirme hallerinden, sabahları mırıldanarak şarkı söylemenden, yağan yağmurda coşmandan durumu hemen anlarlar. Hımmm bir de sorsalar “yoooo bir şey yok ” denir, onu da atlamayalım. Gözlerinin ışığı çoktan yıldızlara renk katmaya başlasa da bu olay, iki âşıktan başkasının bilmediği bir sır olduğu için başkalarınca çok fark edilmez. Sonrasında ay da sensindir güneş de yıldız da hatta tüm gökyüzü sana aitmiş gibidir. Şiirlerin konusu bir tek sensindir ve şarkıların her nağmesi sana uymuştur çoktan!

İnceltir işte yüreğini aşk! Öncesinde biriktirilen nefret, öfke ve küskünlüklerden oluşan nasırlarını yumuşatır, iyice derinine nüfuz eder ve yerinden söküp atar. Yudumladıkça sevgilinin gözlerini, yeniden taptaze bir kan pompalanır tüm bedene! Bundan dolayı aşk şarabı adıyla içilir. Daha çok tanımak istersin muhatabını ama bir yandan da hiç tanımamak! Sanki her gün yeniden tanışmak, ilk kez karşılaşır gibi heyecanlanmak ama ervah--ı ezelden beridir de tanışık olmak! Çok seversen bitecek gibi, hiç sevmezsen varlığının kıymetini bilememek gibi de endişelendirir insanı! Dünyalara sığamazsın ama bir garip kulun yumruğu boyutundaki yüreğin içine dünyaları sığdırırsın!

Neden mi yazdım? Genç kalmanın tek sırrı da hayatın kıymetini bilmek de saatlerin saniyelerin hakkını vermek de hepsi aşkla mümkün! Yani inancım bu yönde! Lakin bana yazdıran, sağım solum önüm arkam ölümle, virüsle, depremle doluyken yine aşkla okuduğum bir zamanda rastlaştığım satırlardır efendim…

“Şu birkaç saatin tadını çıkarın, hiçbirimize tek bir nefeslik bir yaşam dahi ikinci bir kez verilmeyecek ve böyle bir anda aşkı bulan onun keyfini çıkarmalıdır.” ( Lyon’da Düğün; S. Zweig)

Hiç yorum yok:

"BAZI KALPLERİN KADERİDİR AŞK"

  “Şiir yazdırmıyor aşk,yaşanırken” diyordu okuduğum satır.   Katılmadığımı belirtmek isterim. Şiir gibi roman gibi sevebilmek hissinden ...