29 Nisan 2015

RUH SAĞLIĞI UZMANLARI AĞLAR MI?



Her geçen gün sorgularım artmaya başladı. Sanki yeni yaşantılarım, okuduklarım, son katıldığım eğitimler adeta bunu yapmam için bir zemin hazırlıyor bana. Kendimin derinliklerine yabancı biri değilim ama derinliklerimin bu denli derin olduğunu da hiç düşünmemiştim. Sanki dünyanın çekirdeğine iniyormuş gibi, magmaya biraz daha yaklaşıyor gibi, bir adım daha atsam ayaklarım yanmaya başlayacak gibi… İnsan psikolojisini bilmek iyi gibi kötü gibi, görmüş geçirmiş olmak iyi gibi kötü gibi… Farkında olmakla olmamak arasında bir yerde kalabilmek için ısrar etmeye çalışmak gibi… Erkek gibi kadın gibi… Her türlü sınıflamaya, ayrıma karşı olur gibi, tüm bunlara delice ihtiyaç duymak gibi…

İnsanlarla iç içe ilişkileriniz varsa veya mesleğiniz bunu gerektiriyorsa her şey sizin özünüze daha çok yaklaşmanızı sağlıyor. Her danışanınızın hikâyesinde, kendi parçalarınızı bulmak, kendi iç sisteminizi yoklamak, bir yandan çok iyi bir fırsat diğer yandan da bir deformasyon oluşturmakta… Olayları değerlendirirken kullandığımız bakış açısı; yetişme tarzımız, aile kültürümüz, çocukken duyduklarımızla şekillenip bambaşka bir kıvam haline geliveriyor.

İlişkilerimizde yaşadığımız sorunlarda, kendi değerlendirmelerimizi yaparken dış seslerden etkilenmemek mümkün değil. Sadece kimin ne söylediği değil, kimlerin neyi, zamanında söylemediği ya da neleri görememiş olmamız da bu durumda çok etkili.  Elalemin ne dediği her ne kadar umurumuzda değil diye düşünsek de aklı başında yakınlarımız varsa bizim hayatımıza ciddi katkılarda bulunuyorlar diye düşünüyorum. Neticede hayatta karşılaştığımız hiçbir insan tesadüf değil. Bizim doğduğumuz aile, soyadımızı taşıdığımız sülale, doğduğumuz gün ve saat, çocukluk yıllarımızın içinde geçtiği mekânlar, gittiğimiz okullar, karşılaştığımız öğretmenler, bizi ayıplayanlar, övenler, bizimle ilgilenmeyenler kısacası her şey yaşantımız içinde bir anlam ifade ediyor.  Bu bağlamda düşününce, kişinin benlik alanı diye tanımladığımız kısmı;  kendi eylemlerimizin dışa yansıması ve bizimle ilgili bize geri gelen enerjiler ve söylemlerden oluşuyor.

Yaşadığımız sıkıntılarda bazen kendimizi bir çukurda gibi hissediyoruz, ağır darbeler aldığımızı düşünüyoruz. Oscar Wilde; “Hepimiz bir çukurun içindeydik ama bazılarımız yıldızlara bakıyordu.” derken sanırım bize ışığa doğru bir yolculuk yapmamız için bu sözüyle yol göstermiş. Yani hepimiz aynı zorlu yollardan geçiyoruz, nasibimizde olan öğretileri alıp, yeni bir yol çizmek de elimizde, çukurda kalıp birilerinin bizi kurtaracağını hayal etmek de elimizde ya da artık çukurdayım zaten deyip ölümü beklemek de… Yazılan ilahi kader, bizi bir yol ayrımına götürürken, seçimlerimiz bize bırakılmış. Belki de yıllardır din kültürü derslerinde anlatılan kader ve kaza ayrımını yetişkinlik döneminde daha iyi anlayabiliyoruz. Vazgeçmemiz gerekenler, yolda yanımıza almamız gerekenler, dualar, yeni öğretiler, tecrübeler… En önemlisi ise Allah’a duyduğumuz güven… En özelinizi paylaştığınız insanlar bile kendi köşelerine çekilince O’ndan başka kimsenin yanınızda olmadığını, zor anlarınızda fark edememeniz mümkün değil.

            Biri biter diğeri başlar diyorlar dertler için… Lakin dertler genelde durup durup bir anda üst üste gelmeyi tercih ediyor. Öyle teker teker gelseydi eğer, hayatımızla ilgili kararlar vermek daha kolay olurdu, “sıradakiii” diye düşünmek ortama daha bir hareket ve renk getirebilirdi. Ama böyle olmuyor. Genellikle yeni öğrendiğiniz bilgiler ve deneyimler de varsa, bakalım iyi öğrenmiş misiniz diye bilgilerinizi sınarcasına geliyor. İstediğin kadar sen güçlüsün deseler de… İnsan yalnız kaldığında neleri düşünüyor, nasıl ikilemlerde kalıyor bunları kimseler bilmiyor. Zannediliyor ki siz mesleğiniz itibariyle kendinizle ilgili sorunlar yaşamıyorsunuz. Evet biz alanda çalışanlar olarak biraz daha şanslıyız belki, daha çabuk çıkış yollarını yakalamak noktasında ama bu acı duymadığımız anlamına gelmiyor. Bizim de yüreğimiz acıyor, ağılıyoruz hatta haykıra haykıra, içli içli…Bizim de gözlerimiz şişiyor uykusuzluktan…İnsan olmak böyle güzel ve derin işte!!!

Çocukluğumdan beri hayatta her şeyin ne kadar güzel ve özenli olduğunu düşünürüm hep… Sümüklü böceğin ve solucanların yanımdan geçerken çıkardıkları sürtünme sesini duyabilirim mesela… Kuşların gözlerini kırpıştırmasına bambaşka anlamlar yükleyebilirim. Hayat, benim için inceliklerle dolu ve muazzam bir yerdir… Bulunduğum anı dolu dolu yaşamak kadar önemli bir şey yoktur benim için… Fakat öyle anlarım oldu ki karar verme süreçlerimde, şu an ölsem keşke diye düşünebildim. Sanki içinden böyle çıkacağımı düşündürdü bazı sorunlar bana… Danışanlarımın intihar teşebbüslerinde veya ölmeyi istemelerinde bir mana bulamazdım önceleri... “Yaaa hayat o kadar güzel ki bir insan neden ölmek istesin ki” derdim. Yaşadım iliklerime kadar, ölümü yaşadım, karanlığı yaşadım, bedenimin zavallılığını yaşadım. Ne ailemi ne çocuklarımı ne dostlarımı düşündüm. Kapkara oldu ortalık… Değil yerdeki solucan, yatağımın içinden inek çıksa umurumda olmadı hiçbir şey… Sonra dedim; istediğin kadar öğren, yaşa ve uygula, seni durdurabilen tek şey Allah’a olan inancındır. O istemediği sürece elini kolunu kaldıramaz, gerçekleri göremez ve adım atamazsın.

Kısacası belki de biz ruh sağlığı profesyonellerinin manevi dinamikleri kullanabilme konusunda kendimizle daha çok uğraşmamız gerekmekte… Bizler kendimizi manevi öğretilerle öyle doldurabilmeliyiz ki, halimize yansısın. Danışanlarımız, sorunlarını bize anlatırken paylaşımlarımızda hem kendilerinden parçalar bulabilmeli hem de çözüm yolları konusunda, kendi farkındalıklarını kazanabilmeleri için Allah’ın sevgisine ve gücüne inanabilmek adına bizlerin sözlerinde ve davranışlarında bunu hissetmeli…Yapılacak çok işimiz var çookkk…Hepimize kolay gelsin…




 



2 yorum:

Unknown dedi ki...

Terzi kendi söküğünü dikemezmiş örneğin benim bi psikolog ark var herkes problemlerini çözmek için ona gidiyor oysa ki onun iç problemlerini çözmesi için ben yol gösteriyorum ve o bana bunu yapmanın hiç aklına gelmediğini söylüyor Rabbim hepimize imanlı ve huzurlu bir hayat nasip etsin mutluluğu hakettiğini düşündüğüm sayılı insanlardan birisiniz feyza hanım

Unknown dedi ki...

Terzi kendi söküğünü dikemezmiş örneğin benim bi psikolog ark var herkes problemlerini çözmek için ona gidiyor oysa ki onun iç problemlerini çözmesi için ben yol gösteriyorum ve o bana bunu yapmanın hiç aklına gelmediğini söylüyor Rabbim hepimize imanlı ve huzurlu bir hayat nasip etsin mutluluğu hakettiğini düşündüğüm sayılı insanlardan birisiniz feyza hanım

"BAZI KALPLERİN KADERİDİR AŞK"

  “Şiir yazdırmıyor aşk,yaşanırken” diyordu okuduğum satır.   Katılmadığımı belirtmek isterim. Şiir gibi roman gibi sevebilmek hissinden ...