27 Ocak 2014

BEYNİMDEKİ KARNE KARGAŞASI

BEYNİMDEKİ KARNE KARGAŞASI
                Geçtiğimiz Cuma günü çocuklarımız karnelerini aldılar. Karneler, aslında çocuklarımızın başarılarını değil, aileler olarak bizlerin bir dönem içinde ne yaptığını gösteriyor.

                 Bir çok aile, anasınıfına veya kreşe giden çocuğunun bireysel gelişim raporuyla ilgilenmiyor bile. “Amaaan anasınıfında aldığı karneden ne olacak ki” diyen bir çok tanıdığım var. Bu söylemler öyle üzücü ki… Çünkü ders başarısından da önce gelen ve hayatın en önemli şifrelerinin yer aldığı erken dönemin zihinsel, duygusal ve fiziksel gelişimi adeta ihmal ediliyor ailelerin gözünde. Birinci sınıfta iyi bir öğretmen bulalım diye teleşa giren aileler, kreşleri ve anasınıflarını adeta bir deneme tahtası gibi kullanarak, eşe dosta tavsiye yağdırmak için değerlendirmeye tabii tutuyorlar. Oysa ki evimizde yaşatmaya mecbur kaldığımız bakıcılar, çocuğumuzun ilk öğrenmelerini yaşadığı okul ortamlarındaki kişiler aslında o kadar büyük bir öneme sahip ki! Ama sadece sorun yaşadığımız zaman fark ediyoruz bunların hayatımızda ne kadar önemli olduğunu. Kaldı ki “aman el alemin iyisindense, annelerimiz bakıyor çocuklarımıza o kadar şanslıyız” diyenlerin de uzun vadede bir çok eğitim sıkıntısıyla da karşılaşmaları kaçınılmaz oluyor. Ve ne yazık ki okula başlayana kadar fark etmediğimiz bu sıkıntılar, okul süreci ile karşımıza dikiliyor ve sorunları çözmek çok daha zor bir hale geliyor. Çünkü kişilik gelişimimizin çok büyük bir kısmı 0-6 yaşta oluşuyor.

                Çocuğumun sınıf arkadaşlarından birinin karnesini gördüğümden beri üç gündür canım sıkkın. Birinci sınıfa giden bir çocuğun karnesinde yer alan notlar içler acısı. Ve bu çocuk, bulunduğu sınıfın hedefi doğrultusunda ne matematiksel bir formülle işlem yapma becerisinden sınava giriyor ne de kimya sınavındaki bir deneyi anlatmaya çalışıyor. Bir harfin sesini öğreniyor ve sadece birleştirmeye çalışıyor. Günlük verilen iki sayfa ödevini yapması gerekiyor. Ne oluyor da bu çocuk, daha üst düzey beceri gerektirmeyen bu temel davranışları yerine getiremiyor. Öğretmenin çabasını, fedakârlığını ve emeğini bilmesek hep birlikte öğretmene suçu atıp geçmeyi marifet biliriz ama sınıfı ve öğretmeni bizzat yaşadığımız için böyle bir şey de yok. Burada en önemli sıkıntı, bu çocuğun ailesi nerede? Diğer çocukların aileleri karne alırken resimlere poz veriyor, çocuklarını videoya çekiyor, gülüyor eğleniyor. Ya o? Kenarda köşede her an mahzun. “Ne yapacaksın tatilde” diye soruyorum, “ödevlerimi yapacağım” diyor. “Koşup oynayacak mısın dışarıda” diye soruyorum, “yok sadece ödev yapacağım” diyor. Ah be bir tanem!  Zaten  o ödevleri yapabilseydin, gerçekten ailen tarafından takip edilebilseydin neler yapardın bir bilsen? Bir çocuk yaşının gereklerini yerine getiremeyebilir, öğrenemeyebilir, belki de bambaşka sorunları da olabilir.  Çocuğun bu sorunları yaşaması suç değil, aile olarak ona nasıl yardımcı olabilirim dememek suç bana göre…

                Bir çocuk, başarıyı hayatında bir kez tadınca, neredeyse davranış sorunlarının çoğu bu duyguyu hatırlayarak çözülebiliyor. Başarısızlığı yaşayan bir çocuk, birkaç defa kendine şans verebilecek olumlu bir bakış açısına sahipse ancak bazı sıkıntıları atlatabiliyor. Bu olumlu bakış açısı ise sadece ilk sosyal ortamımız olan ailemizle mümkün. Aile, bir merhem gibidir. İyileştiremeyeceği yara yoktur. Ailemizin sorunlara yaklaşımı, sorun çözme yöntemleri, iletişim kurma biçimleri tamamen bizi etkisi altına alıyor. Aslına bakarsanız, çiftlerin kendi arasında yaşadığı sıkıntılar, çocuk yetiştirme tarzlarımızın temelinde kendi ailelerimizin şifreleri ve görüntüleri yatıyor. Glasser’ın  kişilik kuramında, kişilerin bir kalite dünyası olduğundan bahsedilir. O kadar güzel bir isim ki bu. Kişi, kendi için önemli olarak gördüğü her olayı, her kişiyi süzgecinden geçirerek bu görüntüleri kalite dünyasına nakleder diyor. Ve zorda kaldığında, yeni bir karar vermesi gerektiğinde, yaşadığı çatışmaları çözmekte bu kalite dünyası hemen devreye giriyor.  

Aslında kural çok basit!!! Çocuklarımız için bir şey yapmaya gerek yok. Sadece kendimiz düzgün olmaya çalışalım yeter. Çocuklarımızın kalite dünyasında iyi bir yer edinmek ancak bu şekilde mümkün. Bu mahsun çocuk için  kendimce geliştirdiğim tek savunma mekanizması ise ; onun kalite dünyasında yer alan çok iyi ve fedakar bir öğretmeni olduğunu düşünmek…

Hiç yorum yok:

"BAZI KALPLERİN KADERİDİR AŞK"

  “Şiir yazdırmıyor aşk,yaşanırken” diyordu okuduğum satır.   Katılmadığımı belirtmek isterim. Şiir gibi roman gibi sevebilmek hissinden ...