30 Ekim 2021

USLU PİŞMANİYE ve HAYLAZ PAMUK ŞEKERİ

Pişmaniye ve pamuk şeker; bizim zamanımızın abur cubur kategorisinde yer alırdı. Tüysü bir mutluluk hali verir yiyenlere ya da ben öyle hissederim.

Kimbilir pamuk şekeri ilk tasarlayan ne düşünmüştü? Aşık mıydı mesela yerden yükselip de bulutların üstünde gezmeyi başaran? Ağzında mutluluğun pembe çıtırtılarını hisseden! Yoksa ilk kez uçağa binmişti de göğe yükselmenin verdiği hazla gördüğü bulutlara benzeyen bir yiyecek mi olsun demişti?

“İçinde ne olduğunu bilmiyoruz bu yüzden sokaktan alma!Ben alırım sana pamuk şekerini” diyerek içine beher miktar anne korkusu yüklenen sıradışı bir yiyecekti. Lakin sokaktan başka bir yerde de satılmazdı. Annem de bunu bana sokaktan alırken kafam karışmış olsa da çocukluğun “boşver ya şimdi yiyorum gerisi önemli değil havası” içimi kaplayıverirdi. Bu hissi halen yaramazlık yaptığımda da çok sevdiğim doğrudur.  


Muhtemelen pişmaniyenin de mevzusu aynıdır ama o daha bir güvenliydi sanki! Kutusunu masada gördüğün an,çok sevdiğin birilerinin ziyarete geldiğinin tatlı huzuru kaplardı içini!  


Sevdiklerin terminallerde senin için düşünmüş ve çantasında taşımış olduğundan içi daha bir güven ve vefa doluydu. Her lokmada acaba “tadı kötü de pişman mı olacağım” yoksa “şimdiye dek yemediğim için mi pişman olacağım” sorunsalında gidip gelsem de anneme sormadan yiyebileceklerim kategorisindeydi.


“Çocuklarımızla konuşma biçimimiz, zamanla onların iç sesine dönüşür.” diyen O’mara aslında bir cümlede özetlemiş transaksiyonel analizi! 


Her yaptığımız davranışta annemizin başkaları hakkındaki sözleri, babamızın annemize karşı duruşu, başarısızlıklarımıza yaklaşımlar,başardıklarımıza onaylar,hiç göze görünmeyen yanlarımız ama bunu fark eden olunca aşktan tatlı bir telaşa düştüğümüz o anlar adeta iç organlarımızın hafızasına kaydolmuş gibi! 


Sızlayan miden değil aslında,güvenini çocukluğunda da sarsan o olayın sancısı!

Başına giren ağrı değil;son yaşadığın değersizlik hissinin ilkokuldaki Pelin’i sana tercih eden öğretmeninin sözleri! 


Ah yediklerimiz içtiklerimiz, sofralarda konuştuklarımız,fark etmeden insanlara karşı duruşumuz! Bir ebeveyn sorumluluğundaysanız da daha dikkatli olma hallerimiz..


Giydiklerimiz,dinlediklerimiz,baktıklarımız, yaşadıklarımız! Her biri sözsüz ve derin bir eğitim dili! 


Ve bu öyle bir dil ki,çocukluk ülkesinden başka hiçbir yerde anlaşılmıyor. Zaten o ülkede karşılaştıklarımızla sarmaş dolaş olabilmişsek, ilişkilerimizin gelişim sırrını keşfetmişiz demektir. Karanlık kuyularımızda kaybolduğumuz ya da kendimizi kimsenin bilmediği ceviz kabuğumuza sığdırdığımız o anlarda kabuğumuzu kırmayı başarıp, içimize yerleşen ya da kuyumuza ip sarkıtıp hadi gel oynayalım diyen biri varsa! Hele bir de bu fark ettiğimiz kişiyi kolundan tutarak o ülkeye çekip hep orada oynamak istiyorsak, işte o zaman biz “aşk”olmuşuz demektir. 


“Sen komik bir çocuksun”…İşte bu cümleyi çok sevdim. İçimizdeki o büyümeyen komik çocuklara sonsuz selam olsun o zaman! 


Hiç yorum yok:

"BAZI KALPLERİN KADERİDİR AŞK"

  “Şiir yazdırmıyor aşk,yaşanırken” diyordu okuduğum satır.   Katılmadığımı belirtmek isterim. Şiir gibi roman gibi sevebilmek hissinden ...