Basittir aslında aşk ile yaşamak! Teferruata gerek duymadığın tek haldir. Lakin bilindik bir ilişkiye zorlandığında aşk büzüşmeye başlar. Bekler diye yazılan sözler, içinden geçmeyen ama görevmiş gibi söylenen günaydınlar iyi geceler, çiçek almak, hediye vermek gerek diye belirli günleri beklemeler boğar da boğar o heyecan dolu aşk kavramını!
Herkes gül sevmez mesela ama kadınlar gül sever diye güller gönderilir. Erkek ne anlar ki güzel sözlerden derler ama erkek içten bir söz duyabilmeye hasrettir. Atalardan yörelerden yüklenenler, arkadaş dedikodusunda söylenenler kısacası ezberler, çerçeveler, bir takım klişeler! Hep şu günlerde görüşelim, her zaman bu saatlerde buluşalımlarla rutinleşir her şey!
Sonra aşkı öğretmekle kendini vazifeli sananlar vardır. Erkek şöyle sevmeli, kadın böyle bakmalı diyerek yaklaşırlar olaya…Narsist ruhlarını, naif bir kavramın içine hoyratça yerleştirmeye çalışıp, “bir de çok sevmemek gerek “ ahkamları keserler başarıya ulaşamadıklarında!
Suskundur aşk çoğu zaman! Haberi bile olmaz aslında sevilenin; sevenin baktığı her yerde onun gözlerini gördüğünden! Beraberlik anlarından akla kazınan sözler, olur olmadık yerde çınlayıverir aniden! Ne kimseler duyar ne de sevilen bilir bunu! Önceden birlikte gidilen yerlere bırakılan yürek damlalarını ve aşk kırıntılarını takip ederek yeniden sevgiliye doğru yeni bir yol keşfeder insan! “çook özledim seni, nerdesin?” diye sorar, sanki baktığı tavan ona seslenecekmiş gibi! Aslında bu bir içe sesleniştir. Aşık olan ona değil de onunla kaybettiği benliğine ya da onunla birlikte bulduğu kendiliğine kavuşacaktır bir ihtimal!
Gözyaşları vardır aşkın! Her şey kötü gittiğinden değil; içteki sevgi yoğunlaşır, gönül ısısıyla buharlaşır, yağmur olup damla damla süzülüverir sevenin yanaklarından! Bu yüzden bilmez sevilen, bir damlanın içindeki habersiz yolculuğunu! Sevenin kirpiğinin ucunda nefes aldığını tahmin bile edemez.
Çok seven iki yürek buluştuğunda, öyle çok isterler ki hep bir arada olmayı, birlikte oldukları o kıymetli anı fark etmez; bir sonraki görüşmenin planını, ilişkilerinin gidişatını, bu işin olmazlarını, gelemeyişlerini konuşmaktan, şımarık çocuk tadında ortada zıplayıp duran yüreklerini hep gözden kaçırırlar. O da bir zaman sonra ikisine de küser gider zaten!
İlişkiler; birbirimizi bunalttığımız değil birbirimizle nefes aldığımız bir kıvamdaysa aşka yürür. İçimden geldilerle, ilk kezlerle, şimdi seni düşündümlerle, ben yaptım oldularla! Günlüğüme kaydettiğim Farid Farjad’a ait güzel bir söz var, konuyu bütünleyen: “Sevmek sıradışı ya da kahramanca şeyler yapmak değil, sıradan şeyleri hassasiyetle yapmaktır.”
Bir anne “sana köfte yaptım demek yerine, bugünkü köftelerin içine sevgimi kattım” dediğinde yani! Bir baba “geçen bahsettiğin şarkıyı söyleyen adamın albümü çıkmış, sana aldım” diye bıyık altından güldüğünde! Bir sevgili; hediye edilen kitabın arasındaki kurutulmuş papatyayı görünce şaşırmalı mesela! Aşk dolu gözlerle ona bakanın cümle kurmasına gerek kalmadan! Sensiz boğazımdan geçmiyorların, sanki yanımdaymışsın gibi diye başlayan hayallerin, kokun halen üzerimde diyerek gece yıldızı olanların, o an geri dönüp sana sarılmak istedim diyen cümlelerin, in aşağı bir kere öpüp gideceğimlerin saf, samimi, içten,delice ve doğrudanlığındadır aşkın hem basitliği hem de derinliği!
Basittir yani karmaşık değildir ilişkiler! Aslolan aşk’tır ve aşk olan asıl’dır. “Bir nedeni yok. Yalnızca öptüm.” diyenlere yakışır.