Gece sessizliği satırlarında bugün şöyle diyor Murathan Mungan bir paragrafında:
“Bir çocuğun kalbinin ne zaman kırıldığını büyükleri çoğu kez bilemez, ne kadar derinden kırılmış olduğunu da kendisi...Bunu hissettiği şimşek çakımı kısa anlar yaşar belki ama bilmesi yıllar alır. Yalnızca insanlar büyür, yaralar büyümez, yaralar çocuk kalır.”
Ve üstü kapanır gider,izinin yerini de bilir de zamanla kanıksar bunu insan!
Sonra öyle bir an gelir ve yine bir aşk vesilesiyle bir şarkı,bir gülüş ya da bir öpücükle dokunur kendi ruhuna,o an sızlar yine yarası!
Anlat desen gelmez gerisi.
Bir şey vardır seni ona çeken ama tanımlayamaz onu dağarcığının hiç bir cümlesi. Seviyordur elbette lakin bu yüzdendir akıldışı haline anlam veremeyişi!
Yine de oturup iç’lenmiş, anestezimi almış,ruhumun ameliyatına başlamış olduğum böyle bir hissi,günlüğüme yıllar önce kendimce şöyle not etmişim:
“Bakışlarının neşteriyle sanki parmak uçlarımın tırnaklarıma birleşen yerinde tırnağımın şekline göre çizikler çizdi. Her bir çizginin içine yüreğini damlattı. Yetmedi ayak bileklerimin iç kısmına bir gülücük çizgisiyle akmaya devam etti. Sırtımın ve belimin tam ortasında duyumsadığım omuriliğimin, her bir çizgisinde öyle çok sevildiğimi hissettim ki ya ben şimdiye dek ebeveynlerim tarafından bile hiç böyle sevilmedim ya da gerçekten onun içime sevgisinin akmasına çok ihtiyacım varmış dedim.”
Meğer yaramı kanırtmış,kabuğumun altına kendi aşkını katık etmiş,onun çocukluğunun yarası da bana merhemmiş. Sonra beni iyileştirip,kendine mühürlemiş. Öyle ya “Yarası saklım” derken Sezen, bunu da benim için söylemiş.
Haklısın Sayın Mungan,özetlediğin gibi işte:
“Bazı kalpler aşk değil yara arar;aşk onları yaralarına götüren bir yoldur yalnızca”