İnsan sevdanın okyanusuna bir kez düştü mü ne
bir damlayı görür ne enginlerde olmanın ne demek olduğunu düşünür! Suyun
içindedir artık; ötesi ile berisi ile ilgilenmez. Ne öncelerden gelen bilgileri
ona yardımcı olabilir ne de yeni öğrenecekleri onu korkutabilir suyun hakkını
vermeye niyetlenenler için…
Hatta önceden bildikleriyle hareket etse bildikleri ayağına
dolanır durur, gereksiz yere suyun akış hızını keser. Öğreneceklerinden korksa,
sanki bir tek kendi başına böyle bir şeyin geldiğini düşünüp suya uyum
sağlayanların performansını üstün bir şey zanneder. İşte bunların hepsi
zan'dandır. Bu zanda takılı kaldığında da o su ona hep zindandır. Oysa tek
ihtiyacı olan şey var olan tüm duygularına, içine doğru kapıyı açmaktır.
Kendine kendi olması için izin vermektir aslında bu... Bu yüzden demiştir Şems Hazretleri...
İlmi kitaplarda aramak bir yoldur elbet ama en kısa yol âşık olmaktır. Zira kişi;
ancak bir aşk ile kendisini karşısındakinde görmeye başlar. Özünü, ruhunu ve
kimliğini ancak bu sayede keşfeder. Ne olduğunu karşısındakinin gözünde görür;
insan olmanın ilmini öğrenmeye niyetlenenler böyledir.
Suyu içerek yaşamayı öğrenenler için güneş farklı doğar, hiç
olmadığı kadar ısıtır suları... Yağmur yağmaz mı? Yağar elbet fakat başka
yağar, içine içine tüm sularıyla karışıp güçlenecek hâlde yağar. Kışı da güzeldir,
yazı da ama tanıdığım bir şair der ki bahar bir başkadır suyun içinde...
Cümlelerdeki kendi kabım kadarım ifadelerine de katılırım
çünkü ben de inanırım herkesin aşkı kalbi kadardır. Hatta sen elmayı çok seviyorsun
diye elma seni sevmek zorunda da değildir bilirim. Her aşk, ilişki getirmez
belki karşılıklılık gerektirmez lakin her ilişki karşılıklılık ilkesiyle
çalışır. Alma verme dengesiyle... İltifatlar, olumlu davranışlar, güzel sözler,
yapılan jestler, bana göre en önemlisi ona ayrılan zaman, seçilen yerler ve
paylaşımlar bir ilişkinin karşılıklılık haline örnektir. Her olayda durumda ve mekânda
kişi kendini keşfeder yâreniyle birlikte! Biri elif'i öğrenmiş, diğeri
külliyata sahipmişleri yoktur. Sevgi; eşitler her şeyi. Çünkü ilk kez bir araya
gelmişler, her şeyi yeni öğrenmeye başlamışlardır. Öyle ki sanki o duyguları
daha önce hiç yaşamamış gibi tazedir heyecanları...
Tabii ki bu sözler sevda ehli olanlar için! Ben henüz
daha tüm kalbimle sevmedim. Benim kabım göz korkutur bunu da bilirim. Aşk
ateşine bir kez düştüm mü sevdiğime yeri göğü eşitlerim. Şu ana dek
yaşananlarsa giriş taksiminden ibarettir. Zira ben aşkın bir insana olan
duygular olmadığını da bilenlerdenim. Aşk, benim! Nereye dokunsam onu uyandırır
yaşatırım. Bu bir kitap olur bir yazı; bir insan olur bir taze demli çay bardağı...
İçtiğin aşk olur, okuduğun aşk olur, yaşadığın aşk olur. Yanarsın!
Korktuysa saygı duyarım, cesareti varsa da bunu yaşamaya
yüreğini koysun ortaya... Ama asla sevmiyorsa seviyormuş gibi yapmasın sevilen!
Kalbi aşk dolu olanları dertler değil samimiyetsizlikler çürütür inanın bana!
Yorulduk bu hayatta! Bir kelimeye destanlar yazabilecekken,
âdeta okumayı yazmayı unuttuk. İfade edemiyorumlardan sıyrılmak için hayat çok kısa...
Sevdiğine sevdiğini söylemek için hayat çok kısa...Şairin dediği gibi
noksanız,eksiğiz ve muhtacız sonuçta...Elif'i biraz öğrensek iyi olur. Başka
harfleri de...özellikle vav'ı mesela..."Elif; kâinatın anahtarıdır, Vav
kainattır" der tasavvuf erbapları..Nun var sonra ben'liğinden çıkarıp
aşkı,biz kabına dolduran..
Her biri birbirinden özel sırlarla dolu alfabeler gönül
koymaz mı cümle kurmak istemeyen insana? Harflerin hakkını, suyun hakkını ve
yaşamak istiyorsak eğer ilişkilerimizin hakkını verenlerden olalım. Muhabbetle...