25 Şubat 2014

RESİMLERİYLE ÇOCUĞU TANIMAK

Çocukluğun belki de en güzel özelliği, hayal kurmak ve düşlemektir. Bunu en yakın görebildiğimiz yer, çocuğun her türlü yönergeden uzak çizdiği resimlerdir. Ama bazen çevredeki yetişkinler, “pembe bulut mu olur?” ya da “çizgilerin dışına sakın taşırma” diyerek, onların serbest çalışmalarını acımasızca eleştiriverirler.

Bembeyaz bir sayfa vermek gerek önce… İçinden ne geçiyorsa onu çiz demek… “Bu çizdiğin resim, nasıl olursa olsun, senin resmin ve sen buna emek verdiğinden dolayı benim için çok özel” demek motive eder onu. Zaten birdenbire bu mutlulukla başlar çizmeye… “Sana çiçek yapayım mı?” ya da “şuraya bir ev çizeyim mi?” diye sorar usulca. “Sen ne istiyorsan, resminde ne olmasına karar verdiysen onu çiz, bana sormana hiç gerek yok” deyiveririz, onun kararlarına saygı duyduğumuzu göstermek için. Bu sorulara sıklıkla devam ediyorsa, düşünmeye başlarız. “Özgüveni nasıl, yoksa aşırı bağımlılık mı gösteriyor birilerine?” diye. Etiketlemeden, teşhis koymaya çalışmadan, sadece küçük soru işaretleriyle sorarız kendimize bunu. Kendinden emin olan tipler de vardır mutlaka, zaten o ne yapacağını çoktan tasarlamıştır. Bir de sizi yakından tanıyorsa, nelerden hoşlanabileceğinizi tahmin ederek onu çizip, kalbinizden vurmaya çalışır ve nokta atışı yapıverir.

Çizdiği şeyler anlamsızca gelebilir. Sakin ve sessizce izlemeye devam ederiz. Yaptığı her bir çizginin, bizim için mutlaka anlamları vardır. Tıpkı çizerken konuştuğu, seçtiği kelimelerin anlattıkları gibi…”Burnu küçük olursa şu, ayağı yoksa bu” demekten ziyade, genel bir profil belirleriz. Önce bakarız resme… Çocuk mutlu mu diye. Rengârenk mi elimizdeki sayfa, yoksa sadece tek bir renk mi var dünyasında. Daha başlamadan evvel, boyalar nerede diye merak etti mi hiç? Tütüyor mu evin bacası? Evden bahçeye, sağa sola giden bir yol var mı? Çizdiyse ailesini kâğıda, ailesinin elleri iki yana açık mı? Gülüyor mu yüzleri? Ya çocuğun? Elleri açıkta mı? Yoksa bir yerlere mi saklamış? Hani şöyle arkasına veya ceplerine? Neyin suçluluğunu taşıyor böyle? Var mı çevresinde farklı biri? Ne diyor acaba ona? Bu çocuk, neyin hayalini kuruyor? Çocuğun resimdeki annesi ne zaman seviniyor, üzülüyor, nelere kızıyor? Ya babası? Çocuğun, resimde diğer çizdiklerine söylemek istedikleri var mı?

Öte yandan resim yaparken kalem tutuşu güçlü mü? Baskın mı silik mi? Tereddüt mü ediyor yoksa iddialı bir havası mı var? Bir insan çizdiyse eğer, kendi cinsinden mi karşı cinsten yana mı seçimi? Yaptıklarına, süslediklerine bakmaya devam ettikçe, resmine eklediği figürler neler ve nasıl diye de merak etmek gerek.

Sayfayı eline aldığında çocuk, sayfanın sağına soluna, ortasına, kenarına köşesine mi yerleştiriyor figürleri? Büyük mü mini minnacık mı çiziyor? Saldırgan tavırları mı var yoksa savunucu mu? Yoksa, hiçbir şey söylenmemesine rağmen kocaman bir deniz ve gemi mi çiziveriyor kağıdına? Bu kadar mı üzmüş onu evde yaşanan kavga veya tartışma? Bir de 6 yaşın altındaysa bakıveririz çocuğun gözkapaklarına çapaklanmış mı diye? Ailedeki sorunları görmek istememeye ne kadar da tepki vermiş küçücük gözleri…


Bilmek, bazen iyi bir şey değildir. Çocukların resimlerine basitçe bakabilmenin keyfini yaşayamamak, tadını çıkaramamaktır çünkü. Gördüğün, duyduğun, izlediğin ve hissettiğin şeyleri birleştirmek, temkinli olmak ve çocuk hakkında iyi karar vermek gerekir. Ne işe yarıyor ki bu ruh sağlığı profesyonelleri diyenlere selam eder, bu yazıyı okuyan yetişkinlere ve öğretmenlere çocuk resimlerine basitçe bakmanın keyfini yaşatamadığım için özür dilerim!!!

"BAZI KALPLERİN KADERİDİR AŞK"

  “Şiir yazdırmıyor aşk,yaşanırken” diyordu okuduğum satır.   Katılmadığımı belirtmek isterim. Şiir gibi roman gibi sevebilmek hissinden ...