Bir çocuksunuz düşünün.Her şey size göre o
kadar yeni ve belirsiz ki...Belirsiz olan şeyler biz yetişkinleri ne
kadar geriyor ve çoğu zaman olumsuz tepkilerimizi açığa çıkarıyor. Ama bu
tepkileri çocuk verdiğinde,sürekli ağlayan, sorun çıkaran bir varlık olarak
görülüyor. ne yazık.
Okullar kapılarını anaokulu ve birinci
sınıf öğrencilerine açalı üçüncü haftaya girdi. Halen okula ağlayarak gelen,
ebeveyninden ayrılamayan, neredeyse öğretmenleri ve okul müdürlerini zorlayan
çığlıklar, bağrışmalar ve ağlayışlar koridorlarda yankılanmakta...
Anneler ve babalar çocuklarını üzmekten
çok korkuyorlar. Her yaptıklarının çocuklarında travmalar oluşturduğunu
düşünüyor, en ufak bir sorunda psikiyatrist kapılarında beklemeye başlıyorlar.
O ağladıkça aileler daha da çok bocalamaya başlıyor, çocuklarını duygusal
olarak aslında daha da çok örseliyorlar. Aslında anne -babalar olarak
yapabileceklerimiz o kadar basit ki…Karmaşıklaşınca da uzmanların ufak
destekleri ile çok kolay yol alabilmek de mümkün.
Evvela çocuğumuza yalan söylememek çok
önemli bir şey. Bu onu kandırabildiğiniz, küçümsemeniz anlamına geliyor bence.
Onu ciddiye almayıp, sanki dalga geçiyorsunuz. Neden ? Sadece o daha fazla
ağlamasın diye, içten içe ne kadar yıprandığını görmezden gele gele, size olan
tüm güvenini sömürdüğünüzü bile bile. Nasıl acı bir durum bu? Ağlatmayıp, daha
fazla zarar vermek...
Doktora götürürken, parka gidiyoruz demek;
aşı yapılacakken canın acımayacak hiç bişey yapmayacaklar demek, okula
gidiyoruz ama ben hiç yanından ayrılmayacağım demek... Onun sizin söylediğiniz
sözlerle kurduğu hayalleriyle oynamak, size güven duyduğu her sözünüzü alt üst
etmek... Onun küçücük dünyasını başına yıkmak değil de ne? Ama siz çok iyisiniz
ve onu ağlatmıyorsunuz. Bu gerçekten iyilik midir? Çocukların bu kadar temiz
dünyalarını kirleten ne yazık ki biziz ve bunu görmezden gelerek, kimse onun
dünyasını kirletmesin diye önlemler almaya çalışıyoruz.
Çocuk ağlayabilir, verdiğiniz bir karardan
hoşlanmayabilir. O istemiyor diye yapmamak, onun gelişimi için iyi bir şey
yaptığınız anlamına gelmez. Tabii ki hoşlanmayacağı şeyler olacak ve ağlayarak,
türlü gıcıklıklar yaparak tepkilerini belli edecek. İşte o anlarda söylediğiniz
sözü değiştirmek, huysuzluk çıkarmasın, şimdi ağlamasın, o görmeden
kaçalım demek, duygusal açıdan onu aslında ne kadar zorda bırakıyor…Sonra
da şikayetlere başlıyoruz; "bu çocuk neden bana vuruyor, neden
söylediklerimi yapmıyor,niye yalan söylüyor, yemek yemeyerek beni
cezalandırıyor, geceleri bizimle yatıyor, kendi başına uyumuyor. Oysa ki biz
onun için neler yapıyoruz, tüm hayatımızı ona göre şekillendiriyoruz,
eşimle hiçbir özel hayatımız kalmadı, onların yüzünden birbirimize
giriyoruz" diyen yakarışlar da bulunuyoruz.
Onlara gerçekten değer vermek, birey
yerine koymak onlar ne istiyorsa yapmak demek değildir. Onlara verdiğiniz sözü
tutmaktır. Söylediklerinizi yapmak, yapamayacaklarınızı söylememektir. Tutarlı
olmaktır. Çocuğunuzun gözü önünde fikir ayrılığına düşmemektir. Fikirleriniz
farklı olsa da onun önünde bunu tartışmamaktır. Onu özlemektir, özlediğinizi
ona ifade etmektir. Bugün işyerinde senin okulda ne yaptığını düşündüm, tüm gün
seni merak ettim, seni görmek için akşamı zor ettim demektir. Hiçbir şey yokken
durup dururken sarılmaktır, öpmektir. Neden beni öptü acaba demesine gerek
kalmadan, yerine getirmesi gereken bir şarttan kilometrelerce uzakta bir
öpücükle öpebilmektir. Onun hiç fark etmediği güzel bir davranışını fark
ettiğinizi, gururlandığınızı ve beğendiğinizi söylemektir. Ütüsünü yaparken, çamaşırını
katlarken kıyafetlerini öperek dolaba yerleştirmektir. O uyurken, üstünü örtme
bahanesiyle yanağını okşamaktır, onu çok sevdiğini kulağına fısıldamaktır.
Elini sıkı sıkı tutarak, onu kalbinde hissettiğini söylemektir..
Söylediği ve konuştuğu her şeyi arkadaşını dinler gibi samimiyet ve saygıyla
dinlemektir. Bu cevabıma üzülsen de sonuç bu diyebilmektir. “Ağlayabilir,
üzülebilirsin ama emin ol senin iyiliğin için bunu yapabiliyorum” demektir.
Kısacası çocuk eğitimi, ebeveyn olarak önce doğru ve dürüst olmaya çalışmak,
sonra çocuğumuzun bize nasıl kolay ayak uydurabileceğini çaktırmadan
izleyebilmektir.