09 Temmuz 2013

Düğünler




BAZI DÜĞÜNLER HAYATIN YARASINDAN İZLER TAŞIR.

Uzun zamandır hem çevremde bana çok yakın arkadaşlarımın düğününde hem uzaktan izlediğim düğünlerde dikkatimi çeken fotoğraf kareleri var.

Gelin son derece mutlu, damat son derece aşırı kendinden emin duruşlar sergiliyor. Adeta önceki ilişkilere rest çeker gibi, intikam alırcasına, “oh olsun, bak evlendim, sana da ihtiyacım kalmadı” dercesine. Aslında gerçekten o kadar mutlu mudur yoksa acılarını kendine bile ifade edemez halde midir bilinmez.

Doğduğumuzda otistik evre denilen bir evreden geçmekteyiz. İlk iki aylık bir evredir bu. Yani bize birçok insanın agucuk gugucuk yaptığı, sevene “ay! bu ne suratsız” dedirttiğimiz bir dönem. Sevgiye tepki vermediğimiz belki de hissetmediğimiz bir dönem. Daha sonra sevgiyi, ilk annemizde buluyoruz. Bizi sevmesi, okşaması, kabullenişi ile birlikte annemizle kendimizi tek bir vücut olarak düşünüyoruz. İşte bu dönem o kadar önemli bir dönem ki hayata bakışımız, olayları değerlendirme boyutumuzun alt yapısının oluşması temel olarak ilk bu dönemde atılıyor. Altı aya kadar böyleyken birden gücümüzün farkına varıyoruz ve çevremizi incelemeye başlıyoruz. Başkalarına yüreğimizde yer vermeye, onları gördüğümüzde gülmeye, annemizin kucağından sevdiklerimizi ayırt ederek kucaklarına yerleşmeye çalışıyoruz. Belki de bizi bırakınca ağlıyoruz. Neticede dönüp dolaşıp gittiğimiz daimi yerimiz yine annemizin kucağı oluveriyor. Ve çocukluk döneminden annemizden ayrılmamız ve özerk hale gelmemiz gereken dönemlere doğru yol alıyoruz. İşte bu ayrılık döneminin adı, kırık kalpler dönemidir. Kırılır kırılır ve sonunda parçaları birleştirecek birine inandığımız an kendi düğünümüzde evet diye çığlık atarız.

Fotoğraf kareleri ve düğünde gördüğümüz gülücükler aslında oldukça yanıltıcıdır. Erkek ve kadın birbirlerini bulmadan önce bir çok kalp kırıklıkları yaşamıştır. Ya sevmiştir karşılık bulamamıştır, ya sevdiğine çok güvenmiş hayal kırıklığına uğramıştır. Ya da gerçekten harika bir ilişkisi vardır ve onu kaybetmiştir. Kısacası her ikisine de acı veren, kabuğu kaldırıldığında kanamaya başlayan, ertelenen, bastırılan duygular vardır. Diplere atılanlar, mutlaka su üstüne çıkacaktır veya suyu bulandırmaya devam edecektir. Bu yüzden her iki bireyin detokslanmaya ihtiyacı vardır. Bunu sağlayamadıkları takdirde, ilişki  birbirlerini ilk buldukları anın heyecanı geçtikten sonra acabalarla dolu bir hal almaya başlar. Bu kendinden emin olamama hali düğün hazırlıklarına, düğüne ve sonrasına yansımaya başlar. Düğün öncesinde genellikle gelinin istedikleri olmamıştır, olsa dahi bir çok engelle karşılaşmıştır, gelin bu yaşadıklarını içinde biriktirmiştir. Çünkü geline mutlaka bir sorun çıkarması için gereken alt yapı çocukluğundan beri verilmiştir. Ve şu bir gerçek ki kadın biriktirirse bunu mutlaka bir yerden çıkaracaktır. Bu yüzden akıllı erkekler sorun yaşadıklarında hemen çözme yoluna gider ve biriktirmeye müsaade etmezler. Akıllı erkek ne demektir? Annesinin sevgisinden ayrışmış, annelik ve sevgililik kulvarının çizgisini çoktan çizmiş erkek demektir. Bu, anneyi sevmemek değildir. Annesine duyduğu sevgi ile aşkına duyduğu sevginin alakasız olduğunu bilmek demektir. Kulvarlar farklıdır çünkü. Birinde ne olursan ol yine de gel diyen bir anne varken, diğerinde şöyle yaptığında mutlu oluyorum diyen bir sevgili vardır. Biri hazırda olan yani  kazanılmış diğeri henüz kazanılmaya çalışılan bir sevgidir. Bu durum,  kadının babasıyla kocası arasında çizmesi gereken çizgidir aynı zamanda.

Aslında o kadar zorlanıyoruz ki ilişkilerimizi yürütmek için. Ne erkek tam ayrışabilmiş oluyor ne de kadın bilinçaltının olumsuz tesirinden kurtulabiliyor. Her iki taraf da daha önce yaşamış olduklarından kendini kurtarmaya çalışırken, yine kendini aynı hataları yaptığı bir ilişkinin içinde  buluveriyor. İşte akıllı kadın ve akıllı erkek; hatalardan ders çıkarabilen, hatalar oluşmadan elinden geldiği kadar önlem alabilen, hatasını korkmadan kendine ve karşısındakine ifade edebilen ve çözüm yolları arayabilendir.

Eski nineler der ki; “yavruuuum, koca dediğin kadını iyiyken sever”. Ne kadar verici olursan o denli iyisindir ne kadar üzülsen de yüzün gülüyorsa her şey yolundadır. Surat astığın zaman erkek bocalamaya başlar. Önce kendinden dolayı bir tedirginlik yaşar. Sonra sormaya cesaret ederse eğer, kadın koca bir yalan söyler ve “senle ilgisi yok” der. Oysaki kabak gibi ortadadır, onunla ilgili mutlaka bir şey vardır. Yaşanan her bir sıkıntıda kadın kurcalar, kafasında kıyaslamalar yapar, kadının yaşadığı sıkıntı devam ederken erkeğin istediği bir şey birden kadının içindeki öfkeyi patlatır. Böylece konu onunla ilgili değilken birden onun üzerinden gitmeye başlar. Erkek ise, bir sorun yaşıyorsa anlatmayı genelde tercih etmez. Diyelim ki anlattı, kadın onu bambaşka bir yere çeker ve  kafasındaki kurguları kocasıyla paylaşır. Derken adam anlattıklarından bambaşka bir yere giden kadına birden bire öfkelenir. Bu öfke anlıktır ama kadın bunu büyüttükçe sorun uzar gider. Ama şu bir gerçektir  ki erkek sorun yok diyorsa gerçekten kadınla ilgili bir sorun yoktur. Var olan sorunu da onun çözemeyeceğini düşünmediği için anlatmıyordur. Ancak bazen erkekler sorun çözümünde daha karamsar bir tutum izlerler. Kadının sorunlara küçücük pozitif bir dokunuşta bulunması da bambaşka kapıları açabilir. Ama erkeğin gururlu yapısı bunu ne kadar görebilir bilinmez. Aslında esasında yaşadığımız ilişkinin özü budur.

Sevgiyi, bizi ne olursa olsun bırakmayan, acı çektiğimizde bizim gibi hissettiğini bildiğimiz ebeveynlerimizden öğrendiğimiz için ilk aşkımızda, evliliğimizde de öyle olacakmış gibi hissediyoruz. Karşı  taraftan aldığımız darbede ise birdenbire tüm aşkımızı ve sevgimizi kaybettiğimizi düşünüyoruz. Dünya üstündeki tek koşulsuz sevgi, ebeveyn-çocuk ilişkisidir. Diğer türlü koşulsuz bir sevgi bulmak oldukça güçtür. Daha doğrusu bu kulvar, bizim eşimizle yürüdüğümüz kulvar değildir.

Yeni evlilikler, beyaz bir gelinlikle süsleniyor. Bembeyaz, tertemiz bir sayfa açabilmek için… Gelin beyazı üstüne giyerek, erkek beyazı seyredip aklında sembolleştirerek yerine getiriyor bu ritüeli. Düğünden geriye kalanlar ise; o ne dedi bu ne dedi, annen niye böyle yaptı, babam şundan hoşlanmadı cümleleri. Akıllı evlilikler ise; bugün birlikte ne yapalım, nereye gidelim, ne paylaşalım üzerine. Tüm yeni evlenenlerin akıllı evlilik evresine hemen ve kolayca geçebilmesi dileğiyle… İlişkilerimizi düzenlerken bir uzmandan destek almak zor değil. Ufak dokunuşlar, hayatımızı zenginleştirebilirJ








"BAZI KALPLERİN KADERİDİR AŞK"

  “Şiir yazdırmıyor aşk,yaşanırken” diyordu okuduğum satır.   Katılmadığımı belirtmek isterim. Şiir gibi roman gibi sevebilmek hissinden ...